Bağımsızlığını ilan ettiği tarihi esas alırsak 31 yıldan bu yana ilk kez böyle bir olay yaşanıyor Slovakya’da. Başbakan Robet Fico’ya yapılan suikast,derin bir bölnmüşlük yaşasa da nispeten sakin olan ülkede olduğu kadar tüm dünyada şok yarattı. Bu suikast girişimini benzerlerinden ayıran bir nokta da katilin bildik suikastçı profiline uymaması. Bir başbakana kurşun sıkan bir şairle ilk kez karşılaşıyoruz. Saldırının gerçekleştirildiği yerin adı da ilginç tabii: Kültür Evi.
2002’den bu yana bir AB liderine yönelik ilk suikast bu. Hollandalı bir politikacı olan Pim Fortuyn, Pim Fortuyn Listesi’nin (LPF) liderliğini üstlendiği 2002 genel seçimlerinden dokuz gün önce, 6 Mayıs 2002’de Kuzey Hollanda’nın Hilversum kentinde Volkert van der Graaf adlı saldırgan tarafından öldürülmüştü, hatırlayan vardır.
Fico’ya suikast girişiminin nedeni henüz aydınlığa kavuşturulmuş değil ama 71 yaşındaki eski güvenlik görevlisi Juraj Cintula adlı saldırganın, Fico’nun medya politikalarına öfkeli olduğu için eylemi gerçekleştirdiği söyleniyor. Gerçekten neden buysa, şair haddinden fazla abartmış demek ki meseleyi.
Tabii, hiçbir gerekçenin bu tür bir suikasti haklı çıkaracağına inanıyor değilim ama Fico’ya suikast için şairinkinden çok daha önemli gerekçeleri olanların olabileceğini düşünüyorum. Şundan; Başbakan olarak dördüncü dönemini yaşayan Fico Rusya yanlısı olarak biliniyor. Avrupa’ya mesafeli oluşuyla da Macaristan Başbakanı Victor Orban’ı andırıyor hayli. Orban’a benzemesini ülkede pek dert eden yok da Rusya yanlısı oluşuna tepki büyük. NATO karşıtlığı da var. Bu yüzden seveyim diyorum adamı ama NATO karşıtlığının bile sevimli kılamayacağı berbat biri olduğu için gönlüm elvermiyor buna.
Rusya yanlısı oluşuna belki tahammül edilebilir ama yolsuzlukla mücadele eden önemli bir savcıyı görevden alması, devlet televizyonu RTVS2’yi daha fazla kontrol altına almak için yasa çıkarmaya çalışması gibi kötülükleri yüzünden çok ama çok kızgınlık topluyor. Sevimsiz tarafları var yani. Gazetecilere “organize suç örgütü” diye saldırıyor örneğin, göçmenlere -özellikle de Müslümanlara- ateş püskürüyor. LGBT düşmanlığı dillere destan. Eşcinsel çiftlerin evlat edinmesini “sapkınlık” olarak nitelendiriyor. Gerçek bir solculuktan yabancı düşmanı, İslamofobik, LGBT düşmanı figür çıkmaz.
2018 yılında Fico, üst düzey yolsuzlukları araştıran bir araştırmacı gazeteci ile nişanlısının öldürülmesinin yol açtığı siyasi kriz nedeniyle başbakanlık görevinden istifa etmişti. Sol popülist deniyor ama solun en uzak akrabasıyla bile uzaktan yakından ilgisi yok. Ülke sosyalizmle yönetilirken birçok insan gibi o da Komünist Parti’nin bir üyesiydi. !992’de parlamentoya girmiş ardından sol milliyetçi (ne demekse?) çizgideki Smer partsini kurmuştu. Şu sıralarda aşırı sağcı bir partinin de yer aldığı üç partili koalisyon hükümetine başkanlık yapıyordu.
Seveni de çok nefret edeni de. Binlerce gösterici, 5,4 milyon nüfuslu ülkenin dört bir yanında politikalarını protesto etmek için sokaklara dökülmüştü. Slovakya’nın tek kamaralı parlamentosu olan Ulusal Konsey ise tam bir facia.Siyasetçilerin özel işlerinin tartışıldığı ya da nefretin yayıldığı “bir sirk çadırı bir boks ringi” diye tanımlıyor onu bir Slovak gazeteci. Yani şiddet, öfke vs Konaey’e bakınca neden revaçta anlayabiliyor insan.,
Gerçekten Fico’nun son derece zehirli bir siyasi söylemi var. Bu nedenle ülke ciddi anlamda bölünmüş durumda. Çünkü inanılmaz kutuplaştırıcı bir lider. Bizim pek de yabancı olmadığımız bir tip yani. Ülkede kendisine de yönelmiş bir “radikallik” başgösterdiyse sorumlusu kendisi. Bu suikasti bile seçim malzemesi yapacağını söylüyor siyasi rakipleri. Demek her ülkede suikastlari, darbe girişimlerini seçim malzemesi yapan “liderler” var.
Gittikçe garipleşen bir dünyadayız…
“Solcu”sunun faşistten farkı yok, şairi suikastçı…
Sahiden garip.